AĞLAYIŞ

en önemlisi sana doğru veda etmekti
sonra kapıyı kapatırsın
sekerek inersin küçük oğlanlar gibi
uçarsın
kayarsın
fırlarsın
gidersin
kalır
zeminde
kalın derili yılanlar gibi avare dolanan birkaç kayış
bükülen iki kutu peçete
lime lime olmuş-çiğnenmiş sonuna dek
huzurunda ağlayan yavuz ejder bir ucube
bitirdikten sonra ilahi tekmeleriyle kutsallaştırır varlığını
peltemsileşirsin çukulatalı pasta
ve taze turşusu konmuş domuz ayakları gibi
kalır
şipşak çekilmiş fotoğrafın

telefonumda
sen uyumuş
büzülmüş yorgan altında doğmamış çocuk gibi
havlun pencereden asılı gece banyosundan sonra
havlun dünyanın en büyük mendili gibi
pencereden sana el sallayan
umulmayan mavi
sanki askere giden öz kardeşsin gibi gelmekte
ve yalnızım çünkü gelmedim seni yolculamaya
ve yalnızsın çünkü yolu biliyorsun
ileri rio de janeiro
ileri malvino salvador
işte uçaklar uzun elvedalardan sonra
seni demir tepsiyle bizim semamızdan sizin semanıza savurarak
işte otobüsler sevmediğim
minibüs yüz dramla nefretimi satın aldığın
araba sürmesini bilmediğim ancak ehliyetim var
ve işte atlar dağlarda, ormanlara ve ovalarda binmeyi hayal ettiğim
havlun efsunlu halı gibi
alışmış giderdi ardından olası izlerinin
kalmamış ve o kadar narin sallanarak bozulmasaydı çivisinde pencerenin
işte hısımların
annen
havlu ipin yumağı ellerinde labirentin kapısında bekleyen
az az sason kökenli yunan ariadnelere dönüşen
ben
yokum
çünkü artık büyük oğlansın
ve biliyorsun kesmeyi çukulatalı pastayı
ve biliyorsun dönmeyi pasaportunun ardından
ve biliyorsun ne zaman söylememeli kelimeleri yürek döker gibi
ve biliyorsun anahtarı ne zaman bastırmayı boynuma
ve ayaklarının ölçüsünü bırakmayı vücuduma
umulmayan mavi izlerle
sen şerefe kadeh kaldırmayı da bilirsin
çünkü artık büyük çocuksun

çok büyük çocuk

No comments:

Post a Comment